İş dünyası temsilcileri, Türkiye iktisadının Kahramanmaraş merkezli sarsıntıların de yaşandığı yılın birinci çeyreğinde yüzde 4 büyümesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
DEİK Başkanı Nail Olpak, yaptığı yazılı açıklamada, bugün açıklanan büyüme sayılarına nazaran birinci çeyrekte geçen yılın birebir periyoduna nazaran GSYH’nin yüzde 4 arttığını kaydederek, 2010’dan beri kesintisiz büyüme performansı gösteren Türkiye iktisadının ocak-mart devrinde de zorluklara karşın büyümesini sürdürdüğünü anlattı.
“Güven, iktisadın ve iş dünyasının vazgeçilmezidir. Avrupa’nın önde gelen ekonomilerinden Almanya’nın dahi son iki çeyrekte üst üste daralarak resesyona girdiği ve öbür Avrupa ülkelerinin sıfıra yakın büyüme oranlarına sahip olduğu global bir ortamda, büyüme istikrarını sürdürebilmek değerli. Şubatta hepimizin yüreğini yakan sarsıntı felaketinin yıkıcı tesirine karşın büyümeyi sürdürmemiz de Türkiye’nin ekonomik kırılganlıklara karşı gücünü gösteriyor.”
Nail Olpak, ocak ayındaki öncü göstergelere nazaran yüzde 5’in üzerinde bir büyüme beklendiğini lakin zelzeleler nedeniyle üretim kapasitesinin bir ölçü gerilediğini belirterek, sanayi üretiminin martta toparlandığını anımsattı.
“İş dünyası olarak, seçim gündemi sonrasında da daha fazla yatırımla ihracata daha fazla yük veren üretim yapmaya, katma paha ve istihdam üretmeye odaklanıyoruz. Cumhurbaşkanımız seçim sonrasında yaptığı konuşmada iş dünyamızın beklediği iki kavrama vurgu yaptı, ‘güven ve istikrar’. Yeni devirde, bu kavramlara daha fazla odaklanarak kurulacak bir iktisat idaresi ve iş dünyamızın birlikte daha güçlü bir sinerji oluşturarak, istikrarlı kalkınmamıza daha çok katkı sunması değerli. Önümüzdeki süreçte hem tüketici hem de üretici için hayati ehemmiyet taşıyan, enflasyonla gayret, cari açık, dış ticaret açığı, bütçe istikrarı, istihdam üzere ülke ekonomimiz açısından kıymet teşkil eden kıymetli başlıklarda süratli adımlar atılmasını bekliyoruz.”
Müstakil Endüstrici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Lider Mahmut Asmalı da tarihin en büyük zelzele felaketlerinden birinin yaşandığı bu periyotta bu türlü bir büyüme sayısının yakalandığını belirterek, “Bu gelişme, Türkiye iktisadının, yaşadığı her türlü şoka sırf kendi öz varlıklarıyla karşılık verebilecek güç ve dirence sahip olduğunu bir defa daha ispatlamıştır.” açıklamasında bulundu.
Yüzde 4’lük büyüme oranıyla yılın birinci çeyreğinde Endonezya ve Çin’in akabinde G20’de üçüncü sırada yer aldıklarını kaydeden Asmalı, şöyle devam etti:
“Türkiye’nin müspet büyüme eğilimi üst üste 11’inci çeyreğe ulaşmıştır. Bu devirde iç talebin 11,6 puanla büyümeye güçlü bir dayanak vermesi ekonomik aktivitenin canlılığına işaret ederken, yatırımlardan gelen 1,2 puanlık katkı da gerçek bölüm ismine memnuniyet verici bir gelişme olmuştur. Net dış talep ise büyümeyi 2,8 puan sonlandırmıştır. Ulusal iradenin 28 Mayıs’ta siyasi istikrardan yana tutum almasıyla, son 20 yılın en değerli kazanımlarından biri olan ekonomik istikrar da yine teyit edilmiştir. Böylelikle global seviyede ekonomik ve jeopolitik belirsizliklerin devam edeceğinin varsayım edildiği önümüzdeki periyoda ait Türkiye, ‘güvenli liman’ olma niteliğini sürdürecek ve Türkiye Yüzyılı’nda da dünya ortalamasının üzerinde bir büyüme performansı yakalayacaktır.”
Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın ise yüzde 4’lük büyüme oranını yürütülen yanlışsız siyasetlerin bir tezahürü olarak gördüklerini belirterek, iş etrafları olarak beklentilerinin de bu doğrultuda olduğunu ve Türkiye Yüzyılı’na moralli girdiklerini bildirdi.
Büyümeye iç talebin ve ihracatın önemli katkıda bulunduğunu, sanayi tarafındaki katkının da artırılması gerektiğini vurgulayan Aydın, seçimlerin akabinde ihracata dayalı bir büyüme beklediklerini anlattı.
Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesini devam ettirebilmesi açısından “her daim yatırım ve üretim” dediklerini anımsatan Aydın, şunları kaydetti:
“Bu iki ögeden muhakkak taviz verilmemeli. Yurt dışı yatırımcılar açısından Türkiye üzerindeki algıları ve manipülasyonları bozacak siyasetlere şiddetle gereksinimimiz var. Bilhassa AB ile bağlarımızda yeni bir sayfa açmalı, karşılıklı hürmet çerçevesinde ulusal çıkarlarımızdan taviz vermeden ticaretimizi karşılıklı olarak artırmanın yollarını birlikte oluşturmalıyız. Genel seçim sonrası AB ülkelerinin de yanı başındaki Türkiye’ye kayıtsız kalmayacağını düşünüyoruz. Çünkü seçimlerden sonra devlet liderleri tarafından yapılan tebrik açıklamalarında da bu bildirileri görmüş bulunuyoruz.”