İhtikar ne demek?

İhtikar ne demek? İslami Ticaret Hukuku uzmanlarının çok iyi bildiği ancak günümüz Türkçesinde sık rastlamadığımız bu kavram son günlerde piyasadaki stokçulara karşı getirilen eleştiriler sonrasında günlük dilde yerini almaya başladı. Peki, TDK’ya göre ihtikar kelimesinin anlamı nedir? İhtikarın İslam Hukuku’na göre hükmü nedir? İşte ihtikar kelime anlamı ve İslam Hukuk’unda ihtikar fiilinin hükmü…

İHTİKAR NE DEMEK?

Türk Dil Kurumu TDK’ya göre ihtikar “Vurgunculuk” anlamına gelmektedir. Ticaret hukukunda kullanılan kavram Arapça’dan Türkçe’ye geçmiştir.

Kelime Arapçadaki stokçuluk anlamına eş düşen “Hakr” kökünden çekimsenmiştir. Bu fiili gerçekleştirenlere ise yine arapça çekimle “Muhtekar” yani ihtikar yapan – stokçuluk istifçilik yapan denmektedir.

İHTİKARIN İSLAM HUKUKUNDAKİ HÜKMÜ

İhtikarın İslam Hukuku’ndaki hükmü İslam Ansiklopedisi’nin “İhtikar” başlığında detaylı bir şekilde incelenmiştir.

İslam Ansiklopedisi’nde yer alan şekliyle ihtikarın hükmü:

Genelde insanların ihtiyaçlarını sömürerek az emekle kolay kazanç sağlama arzusuna dayanan ihtikâr, özellikle zorunlu tüketim maddeleri söz konusu olduğunda ihtiyaç sahiplerinin, neticede de toplumun zarar görmesine sebebiyet vereceği gibi uzun müddet devamı halinde sosyal bunalımlara yol açabilir. Bu sebeple ihtikârın İslâm’da olduğu gibi önceki dinlerde de yasaklandığı görülmektedir. Meselâ Talmud’da meyve, zeytin ve un gibi temel gıda maddelerinin ihtikârı yasaklanırken kimyon, kara biber vb. baharatlarda böyle bir yasaklamaya ihtiyaç duyulmamıştır. Ayrıca normal şartlarda çiftçinin kendi ürününü satmayıp bekletmesi câiz görülürken bu davranış kıtlık zamanları için yasaklanmıştır. Yokluk dönemlerinde temel gıda maddelerinin Filistin dışına çıkarılmasına da izin verilmemiştir.

İhtikârın, dinen çirkin ve kötü bir davranış olarak kabul edilmekle birlikte haram mı yoksa mekruh mu olduğu İslâm hukukçuları arasında tartışmalıdır. Görüş ayrılığı kısmen ihtikârın tanımından, kısmen de sıhhat ve mahiyeti üzerinde uzlaşmaya varılamayan nasların zâhiriyle şâriin maksadı arasındaki tercih farkından kaynaklanmaktadır. Mâlikîler, Hanbelîler, Zâhirîler, Zeydîler, İbâzîler ve Şâfiîler’in çoğunluğu ile İmâmiyye’nin meşhur olan görüşüne göre ihtikâr haramdır. Ayrıca büyük günahlardan olduğu da belirtilmekle birlikte (İbn Hacer el-Heytemî, I, 234), bu konuda bir ayırıma gidilerek kıtlık yaratmak için yapılan ihtikârın dinî sorumluluğunun fiyat artışı beklentisiyle yapılana göre daha büyük olduğu da ifade edilir. İhtikârın haram olduğunu söyleyenler, İslâm’da zulmün ve başkalarına haksız şekilde zarar vermenin haram oluşundan hareket ederler. Hac sûresinin 25. âyetinde geçen ve azapla cezalandırılacağı haber verilen “ilhâd”, bazı müfessirlerce bilhassa Mekke’de yapılan ihtikâr şeklinde tefsir edilmiştir (Fahreddin er-Râzî, XXIII, 25; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, V, 412). İhtikârı haram sayan fakihler, bu delillerin yanı sıra özellikle muhtekiri nefretle anan hadislere dayanmaktadırlar. Bu tür hadislerde karaborsacı günahkâr, sapkın, Allah’ın hükmüne isyan eden, Allah’ın zimmetinden uzak -ki bu ifade genelde Kur’an’da müşrikler için kullanılır-, mel‘un, cüzzam ve iflâsa müstahak, katil ve cehennemlik, elîm bir azaba duçar, mülhid, soygunculukla elde ettiği bu kazancını sadaka olarak bile verse kabul edilmeyen kimse, fiyatlar yükselince zevklenen, düşünce üzülen kötü bir kul şeklinde tanıtılarak ağır bir dille kınanır

(Müsned, I, 21; II, 33; V, 27; Müslim, “Müsâḳāt”, 129, 130; İbn Mâce, “Ticârât”, 6; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 89; “Büyûʿ”, 40, 47; Tirmizî, “Büyûʿ”, 40; Hâkim, II, 12; Şevkânî, V, 249).

Hanefîler, delilin zannîliği ve kamu zararından hareketle ihtikârı tahrîmen mekruh sayarken bazı İmâmiyye, İsmâiliyye ve Şâfiî hukukçuları mekruh olduğunu söylemektedir. Şâfiîler’den Necîb el-Mutîî, tüketim maddelerinde zarûriyyât ve kemâliyyât ayırımına giderek birinci gruba giren malların istifçiliğinin icmâ ile haram, ikincisine girenlerinkinin ise mekruh olduğu şeklinde bir genellemede bulunduktan sonra bazı özel durumlarda yokluğu insanların ölümüne sebebiyet verebilecek maddelerin -meselâ şiddetli soğuklarda giyecek, savaş esnasında askerî levazımat gibi- ihtikârının da haram sınıfına sokulabileceğini belirtmektedir (Nevevî, XIII, 46). İmâmiyye’den Şehîd-i Sânî ise ihtikârı arzın talebi karşılaması halinde mekruh, aksi takdirde haram telakki etmektedir.

Yiyeceklerle sınırlı yasak taraftarları, kendi dönemlerine kadarki mûtat zararı göz önüne alırken diğerleri muhtemel her türlü zararı da hesaba katarak çerçeveyi geniş tutmuşlardır. Kamu yararını ferdî çıkarın önüne geçirirken kişileri topluma hizmetten tamamen alıkoyacak aşırılıklara gitmemek için ihtikâr yasağının kapsamı da gerektiği ölçüde tutulmuş, üretim veya arz fazlası malların gelecekteki talepleri karşılamak için ihtiyaten depolanması karaborsacılık kapsamına alınmamıştır. Ayrıca fakihlerin büyük çoğunluğu, bolluk ve ucuzluk anında mal stoklamayı câiz ve hatta müstehap görmüşlerdir. Bunlar, Kur’an’da anlatılan Yûsuf kıssasındaki ihtiyatî stoklama örneğini de (Yûsuf 12/47-49, 55) delil olarak ileri sürerler. İhtikâr niyetiyle yapılan alım işleminin sahih olduğu hususunda Hanbelîler’in dışındaki hukukçuların görüş birliği vardır.

İHTİKARIN TCK’YA GÖRE CEZASI

Stokçuluk yani ihtikar Türk Ceza Kanunu’na göre suçtur. Bu suç TCK 240. madde de “Belli bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınarak kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkmasına neden olan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde tarif edilmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir